Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | birlikte yaşamak | live together v. | ||
To defend the idea that everywhere in Europe people may live in freedom, in plurality, and may live together. Avrupa'nın her yerinde insanların özgürlük içinde çoğulculuk içinde ve birlikte yaşayabilecekleri fikrini savunmak. More Sentences |
||||
General | birlikte yaşamak | cohabit v. | ||
After dating for several years, they decided to cohabit. Birkaç yıl çıktıktan sonra birlikte yaşamaya karar verdiler. More Sentences |
||||
General | birlikte yaşamak | shack up v. | ||
General | birlikte yaşamak | shack up with someone together v. | ||
General | birlikte yaşamak | shack up with together v. | ||
General | birlikte yaşamak | cohabit with someone v. | ||
General | birlikte yaşamak | company [obsolete] v. | ||
General | birlikte yaşamak | consubsist v. | ||
Idioms | ||||
Idioms | birlikte yaşamak | keep company with v. | ||
Politics | ||||
Politics | birlikte yaşamak | co-exist v. | ||
Slang | ||||
Slang | birlikte yaşamak | shack up with v. | ||
Slang | birlikte yaşamak | play house with someone v. |
Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | ile birlikte yaşamak | live with v. | ||
Tom is easy to live with. Tom ile birlikte yaşamak kolay. More Sentences |
||||
General | birlikte/beraber uyum içinde yaşamak | live together in harmony v. | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | ile birlikte yaşamak | cohabit with v. | ||
Phrasals | (biriyle/bir şeyle) birlikte yaşamak | cohabit with (someone or something) v. | ||
Phrasals | (biriyle) birlikte/beraber yaşamak | cohabit with (someone) v. | ||
Phrasals | (biriyle) birlikte yaşamak | live with (someone) v. | ||
Phrasals | (biriyle) birlikte yaşamak | shack up (with someone) v. | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | birlikte yaşamak (evli olmadan) | live in v. | ||
Speaking | ||||
Speaking | birlikte yaşamak güzel | it's nice to live together expr. | ||
Slang | ||||
Slang | birlikte yaşamak (evli olmadan) | shack v. |